• YARIM ALTIN
    13.364,00
    % 0,64
  • AMERIKAN DOLARI
    38,2552
    % 0,34
  • € EURO
    43,8333
    % 0,15
  • £ POUND
    51,0885
    % 0,12
  • ¥ YUAN
    5,2445
    % 0,08
  • РУБ RUBLE
    0,4656
    % 0,35
  • BITCOIN/TL
    3228954,318
    % 0,31
  • BIST 100
    9.317,24
    % -0,84

Sebastien Turban: Potansiyel büyüme yüzde 4, doğrudan yatırımlar önemli

Sebastien Turban: Potansiyel büyüme yüzde 4, doğrudan yatırımlar önemli

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) geçtiğimiz hafta “Türkiye İnceleme Raporu”nu yayımladı. Raporun yazarları arasında yer alan (OECD) Türkiye ekonomisti Sebastien Turban, rapordaki bulguları ve Türkiye ekonomisine ilişkin öngörülerini paylaştı.

Turban, Türkiye’de 2023 ortasından beri yaşanan makroekonomik politikalardaki dönüşümün ardından, cari açığın azaldığını, enflasyon ve enflasyon beklentilerinin kademeli olarak düştüğünü aktardı.

Enflasyonda düşüş eğilimi sürüyor

Enflasyonun hala yüksek olmasına rağmen düşüş eğilimini sürdürdüğünü dile getiren Turban, “Para ve maliye politikalarındaki uygulamalar, bizim öngörülerimizle uyumlu. Maliye ve para politikalarındaki sıkı duruş, enflasyon kontrol altına alınana kadar sürdürülmeli. Eğer hükümet, Orta Vadeli Program hedeflerine ulaşır ve uzun vadede bu seviyede bütçe açığını korursa, kamu borcu sürdürülebilir olacaktır” diye konuştu. Turban, şu anda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve maliye otoritelerinin bu duruşu sürdürmek için güçlü taahhütler verdiğine işaret ederek, “Merkez Bankası’nın iletişimine bakıldığında, enflasyon kontrol altına alınana kadar para politikasının sıkı kalması gerektiği ve faiz kararının enflasyon ve beklentiler doğrultusunda belirleneceği oldukça net bir şekilde ifade ediliyor.” dedi.

“Rezervlerdeki artış olumlu”

Para politikasında erken gevşemeye yönelik bir risk olabileceğini ancak bunun temel beklentilerinin dışında olduğunu aktaran Turban, ana senaryolarının makroekonomik politikalara yönelik güçlü taahhüdün süreceği yönünde olduğunu anlattı. Turban, makroekonomik politika duruşundaki dönüşümünün Türkiye’nin dış pozisyonunu da iyileştirdiğini ve brüt rezervlerin son iki yılda önemli ölçüde arttığını dile getirdi. Swaplar hariç net rezervlerde de bir artış görüldüğünü ve net rezervlerin 2024’te 2020’nin başından beri ilk kez pozitife döndüğünü anımsatan Turban, “Ancak, son dönemdeki gelişmeler nedeniyle şu ana kadar yaşanan azalma gözlemlenebilir olsa da, bu düşüş son 2 yıldaki birikim kadar yüksek değil. Bu açıdan, yine de rezervlerdeki artışı oldukça olumlu bir gelişme olarak görüyoruz.” dedi.

“2026’da sürdürülebilir büyümeye dönebilirsiniz”

Turban, söz konusu makroekonomik politikalar öncesinde Türkiye’deki ekonomik büyümenin “sürdürülemez derecede yüksek” olduğunu belirterek, sıkı para ve maliye politikasının bu büyümeyi daha sürdürülebilir hale getirmeye yardımcı olduğunu söyledi. Bu yıl Türkiye ekonomisinin yüzde 3,1 büyümesini beklediklerini, her ekonomide olduğu gibi sıkı para ve maliye politikasının enflasyon ve büyüme üzerinde baskı yarattığını dile getiren Turban, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu büyüme yavaşlamasının, özellikle enflasyonu sürdürülebilir bir yola geri getirmeyi amaçlayan makroekonomik politikalar tarafından tetiklendiğini görüyoruz. Ardından, ekonomi normale dönerken, mevcut öngörülerimize göre, ekonomik büyümenin 2026’da yüzde 3,9 ile potansiyeline geri döneceğini düşünüyoruz. OECD’ye göre, Türkiye’nin potansiyel büyümesi yüzde 4 seviyesinde. Potansiyel büyüme, ekonominin fazla enflasyonist baskı oluşturmadan ne kadar büyüyeceğini gösterir. Şu anki projeksiyonlarımıza göre, 2026’da Türkiye’nin büyümesi bu potansiyel seviyeye geri dönecek. Bu seviyelerde, enflasyona yönelik yukarı yönlü baskı oluşmaz.”

Yatırımcılarda iyimserlik hakim

Türkiye’ye yönelik uluslararası yatırımcı algısını da değerlendiren Turban, makroekonomik politikaların uygulandığı son dönemde yabancı yatırımcı algısının iyileşmeye başladığını ve bunun en önemli kanıtlarından birinin de kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımları olduğunu söyledi.

Turban, uluslararası yatırımcılar arasında daha yüksek bir iyimserlik olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Ama hala gidilecek bir yol var. Türkiye’ye gelen yabancı yatırımların, dalgalı sermaye akışları değil, ekonomide daha kalıcı olan doğrudan yabancı yatırımlar olması çok önemli. Bu yüzden, politika duruşunun sürdürülmesi gerektiğini savunuyoruz. Yatırımcı güveni, zamanla daha da artırılabilir. Son dönemde yaşananlara karşı, Merkez Bankası ve ekonomi otoritelerinin iletişiminden ve belirsizliklere karşı alınan kararlardan gördüğümüz, politikaları sürdürme taahhüdü mevcut. Böylece, Türkiye’ye güven artabilir ve bu yabancı yatırım akışları daha kalıcı hale gelir.”